08 August 2007

Nokia N80 Hakkında Harika Bir Yazı

Bütçemi zorlasa da kıydım paraya yeni bir cep telefonu aldım. Modeli geçkin, lakin piyasanın en sağlamı, en güvenlisi, muhtemelen en beceriklisi...
Benim gibi ucuz-antika ithallere alışmış biri için fazla ama bıkmıştım "Parası yetmez, alamaz" dedikodularından.
GPRS onda... Radyo onda... Ses alma, mail yollama... Liste uzayıp gidiyor ama arama-yanıt verme düzeyinde kalmış demode bir kullanıcı için "kullanma zaaflarını" belgelemekten başka bir işe yaramıyor şimdilik!

Anlamışsınızdır tabi...
Halihazırda piyasanın en iyisi. Ortama göre yapamayacağı yok. İş, satın alanda.
Duruma bakılırsa o da "Şan olsun" diye alınmış.
Neden?
Özelliklerinin ancak onda birinden yararlanabiliyor "kullanıcıları"!

Yazının buraya kadar ki kısmı ve başlığı benim tarafımdan editli, bundan sonraki kısmına ellemedim :)

Mesela rakibi lodos balığına çeviren ver-kaçları, benim telefonun FM kanalı gibi bir kere bile devreye sokulmadı; bu gidişle sokulamaz da.
Var mı?.. Var.
Kullanıyor musun?.. Bir gün işe yarar!
"Keşke bu kadar para verip almasaydın" diyecekler ama çekiniyorlar.
Roberto'nun milimetrik çapraz pasları, mobil telefonu fiyaka olsun diye el bombası gibi taşıyan tipleri hatırlatan takım arkadaşlarının şaşkınlığına kurban gidiyor sahada... Hatta mahcubiyet yaratıyor. Aynen benim telefon... Ben son arayanları arıyorum, alet uyduya ulaşıp geri dönmüş ve sanal dünyada!
Şeytan diyor bas tekmeyi, kır şunu. Her yaptığı ile insana eski çağda kaldığını, beceriksizliğini hatırlatmaktan başka işe yaramıyor meret.
Oysa bedelinin hakkını vermeye çalışıyor "alet".
Belli ki, daha zeki, daha modern, daha kullanmayı bilen insanlar için tasarlanmış.
Carlos gibi.
Sol kulvarı, Kızıl Ordu geçmiş 1945 Almanyasına çeviren deparları yanıtsız bırakılıyor yanlış tuşa basıp telefonu kapadıktan sonra "Alo... Alo" diye bağıran takımdaşları tarafından.
İnce hesaplarını hesaplayabilecek "hesap adamları" yok ki.
Tüm yaşamını onun becerilerine göre ayarlamak da cesaret işi.
Çok dayanamam ben. Yakında faturayı "cep"e keserim.
"Nedir bu kardeşim?.. Aldık başımıza dert oldu" derim soranlara!..
Roberto Carlos'un da aynı akıbete uğramasından korkuyorum doğrusu.


Milliyet'ten Ercan Güven'in harika yazısını okdunuz :)

No comments: